11.10.09

Küçük Bir Başkaldırı(!)


“Sanat, nedir? En basit tarifi ile…”

Bu soruyu 9 Ekim Cuma günü, felsefe dersinde öğretmenimden duydum. Bu sorunun soluduğumuz havaya bırakıldığı an, eğlence benim için başlıyordu. Benimkisi oldukça basit bir cevaptı. Amacım dinlemekti. Bir bilmişi ve iki düzine ‘bilmek isteyeni’ dinlemek istiyordum. Ağızlardan çıkan cevaplar sınıfın içine yığılıyordu. Sonunda, sınıfın orta yerinde koca bir yığın oluştuğunda, felsefe dersi öğretmenimiz cevapların şekillenmesi ve tek bir yere varılması için sınıfın ortasındaki yığının üzerine çıkıp ağzını açmıştı.

Sanat, insanın duygu ve düşüncelerini vb. falan filancalarını ‘güzellik’ yoluyla… İnsanın, sahip olduğu birikimi bir estetik anlayışıyla ‘güzelliği’ oluşturmak için… İnsanın, yeteneğini yine insana ‘güzel’ gelebilecek, ‘güzeli’ çağrıştırabilecek yolda…


Bunlardan biri ya da birinin çok benzeriydi. O anı hatırlıyorum. Karşımdaki temiz tahtaya bakarak kendi kendime mırıldamıştım. “Hayır, bence değildir.”

Bu yeryüzünde insanlar kitaplar yazıyor, boş tuvallere resimler yapıyor, kameranın karşısına veya başına geçiyor, gülümsüyor, ağlıyor, soyunuyor, bağırıyor, susuyorlar. Bir şekilde sanatı, sanatlarını oluşturuyorlar. Sanat nedir ki insanlar değerli hayatlarını sanata katıyor? Sanat, numarası 38 olan ayaklarınıza 36 numaralı ayakkabıları giymektir. Acıdır, acıtır. Daima akıldadır. Onu söküp atsanız bile size hissettirdiğini unutamazsınız. Ya çok seversiniz ya da nefret edersiniz.

Hiçbir zaman en iyi romanlar mutlu sonu bulmaz. En iyi fotoğrafa bakınca kahkaha atamazsınız. En iyi dörtlüğü okuyunca gülüp geçemezsiniz. Elmalar, masallarda zehirlidir, tablolarda ise çürük.

Gerçek sanatçıların yarattıkları, insanda güzelliği çağrıştırır mı? Onlarda acı vardır. Sanatçı, açıyı tatmış dahidir. Neşe dolu bir çocukluğun ardından sorusuz, sorunsuz atlatılan bir gençlik, huzur dolu bir aile, başarılı bir öğrenim ve rahatça elde edilen sağlam bir kariyerin ardından mutlu ve refah dolu bir yaşamın, insanda sanata araç olduğunu, yaratma gücüne zemin olduğunu hiç duyanınız var mı aranızda? Mutluluk, yaşamlarımızda zamanın akıcılığını kolaylaştıran bir oyalamaca boşluğudur. Mutluluk varsa düzen de vardır. Mutluluk oradaysa güzellik de görünür. Herkes mutlu olabilir. Fakat hepinizin ‘gerçek’ acısı yoktur. Bu yüzden dahiler bazılarımızdır.

Çekilen acı, rahatsız olma, anlaşılamama ve huzursuzluk, insan beynini düşünmeye ve çözüm bulmaya iter. Çözüm bulmak, yaratmaktır. İnsan, memnun olmadığı için isyan eder. Kişinin organları arasında birden sıkışmış gibi hissedilen koca bir kütle, kişiyi kaçmaya, kusmaya zorlar. İnsanlar kusarlar. Her kustuğunuzun birbirine benzemesi imkânsızdır. Çünkü her gün birbirinin aynı olanları yemezsiniz. Sanat, kustuğunuzdur. Hasta iken. O, sıkça rastlanılan herhangi bir şey olmadığından, görünce insanı rahatsız eder. Kimi ağlar, kimisi tepkisiz kalır.

En iyi hikâyeleri okuyunca geceleri uyuyamazsınız. En iyi parçaları dinlemek sizi rahatsız eder. Onlar, bizi rahatsız etmeseydi, biz, içinde olduğumuz durumdan çıkıp başka bir duyguya sarılmazdık. Kaplumbağaya aniden dokunursanız, kafasını kabuğunun içine çeker. Duygularımız ellenip rahatsız edilmezse, biz mutluyuzdur.

Sanat, insanın içinden çıkansa, insanı dürtükleyen bir güç olmalı. Bir el boğazımızı sıkarsa kaçmaya, yaşamı kaybetmemek için yaratmaya bakarız. İyi olan, bizi rahatsız edemez. İyilik, boşluğumuzdur. Kötülük, bizi uyandırandır.

Sanat, çirkindir. Sanat, güzeli bulmaya bakmaz. Belki para etmesi için yapılan, güzel gösterilir. Ama insanın içinden çıkan, rahatsız edici olmalı ki düşündürsün. Güzellik içinde yapılan, belki göstermektir. Kopyalamaktır. Güzel suratların portreleri, güzel bedenlerin heykelleri… Fakat karşınızdaki, en derin diyar; insandan geliyorsa, onda iyiliği göremezsiniz. O, rahatsız edici ve bu yüzden iyi sanacağınız kadar kötüdür.


Felsefe dersi öğretmenime saygılarımla…

11 Ekim 2009, 03:45.

4 yorum:

  1. Zaten bir şeylerden rahatsız olup, bunu içine atıp sindiremeyen kişidir sanatçı. Aksi taktirde sıradan insanlardan ne farkı kalır? Gördüklerine kayıtsız kalamayıp bunu en iyi bildiği şekilde, sanatıyla, kendi yorumuyla ifade eder sanatçı. Sanatın özünde rahatsızlık vardır bana göre.
    Çok güzel bir yazı olmuş. tüm öğretmenlerin böyle yeni fikirlere ilham olması dileğiyle :)

    YanıtlaSil
  2. "Sanatın özünde rahatsızlık vardır..."

    Teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil
  3. Soyut somut her şey tüm düşünceler rahatsızlıklardandır ortaya çıkan sanatsal ifadeler. Rahatlık veren duygu kişiseldir,rahatsızlık veren duygu ise toplumsaldır!,İyilik ,bizi teşvik eder,'kötülük ,bizi uyandırır'.Çok güzel ifade etmişsin:)
    Çalışmalarının devamını dilerim.

    YanıtlaSil
  4. aa hakan.
    blogun mu vardı senin.
    nehoş.
    hemen izliyim.

    YanıtlaSil