6.4.09

Ay Sarayı


Muhteşem bir hayal gücü, bağımlılık yaratan bir anlatım tarzı ve ucu görünmeyen derin kurgusu ve sonuyla Ay Sarayı, Amerikan edebiyatının en değerli yazarlarından Paul Auster’ın en çok sevilecek romanlarından biri, diyerek başlıyorum.
Yaşlanan bir zihinde biriken anılar, tuvallere arkalı önlü yapılan resimler, anlatılan hikâyeler ve toprakta bırakılan izlerle onlarca yıllık genişçe bir periyoda yayılan bu hikâyede tekdüze hikâyelerini yaşayan insanlar için kafayı sıyırma noktasına geldiği söylenilebilecek bir genç, M.S. Fogg, akşamları evinin penceresinden baktığında ileride, binaların arasındaki bir restoranın renkli neonlarla yazılmış Moon Palace tabelasını görerek, bedeninin soyut derinliğine inmek, kendini keşfetmek üzere farkına varmaksızın uzun bir yola koyulur. Fogg, kaybedilen maddi değerlerin peşinden gelen manevi değerlerle birlikte 1960-70’lerin New York’unda insanların sığdırılmaya çalışıldıkları hoşgörüsüz çerçeveleri kırıp kendi yaşamını Central Park’ın ortasında kurmayı, umursamamayı, yaşamayı, caddelerde sabit bir bütün halinde koşuşturan dümdüz suratlı New York sakinlerinin monotonluğu arasında benliğini, insanlığını sahneye çıkarmayı başarmıştır.
Auster’ın eşsiz anlatımı sayesinde M.S. Fogg’un yalnızlığı ve hayatta kalma mücadelesinin, sahip olduğu umutlarla yönlendirdiği belirsiz geleceğinin ve karşılaştığı aşkın karşısında, “Nasıl olur da bu kadar az sayfada bunların tümü beni bu kadar fazla etkiledi, hepsi koca hikâyeler gibi kalıcılık kazandı?” diye düşünmeden edemedim. Bu da Auster’in anlatım tarzıyla ilgili size birkaç ipucu vermiş olmalı.
Yazarın diğer kitaplarını da incelerseniz, kaleminin genel olarak yalnızlığı ve insanın kendi benliğini delip geçtiğini görebilirsiniz. Ay Sarayı, insanın kafasından geçen sessiz düşüncelerin, yargılamaların, kalınan çelişkilerin, tuhaf rastlantıların hayat öyküsüdür. Rastlantı demişken, genç karakter M.S. Fogg’un karnını tok tutmak ve rahatça yaşamını devam ettirebilmek için bir nevi bakıcı-dost olarak işe girdiği gösterişli evde kendisine kitap okuduğu, gezintiye çıkardığı ihtiyar Effing’in rastlantılar üzerine söylediği sözler, okuyucuya Auster’dan gelen mesajlar gibidir. Huysuz ve kurnaz Effing karakteri, bize, yaşamlarımızdaki rastlantıların aslında ne denli önemli olduğunu ve birer döngü noktası olabilecek mistik özelliklere sahip olduğunu belirtiyor. Aslında onun dediği, rastlantıların olmadığıdır. Rastlantı diye isimlendirilen olay veya durumların anlamlı anlar olduğudur.
Kitapta, rastlantı diye adlandırdıklarımızla ilgili birçok örnek bulunmaktadır. Kitabı bizzat okumanız için barındırdığı olayları fazla anlatmak istemesem de Auster’ın insanın ağzını açık bıraktıracak rastlantı ya da sürprizleri muhteşem anlatım tekniğiyle insanın tepesindeki, merkez olan Yeşilimsi Kıvrımlar Fabrikası’na büyük bir başarıyla yedirebildiğini, bunu yaparken de bizi hiç de zora sokmadığını ve hatta acı bile hissettirmediğini söyleyebilirim!
Kapınıza gelip n’olduğunu anlamanıza izin vermeden size elindeki malı büyük bir ustalıkla satmayı başaran kurnaz bir satıcı gibi Auster da muazzam anlatımı, kendine özgü mizah gücü ve hayal gücüyle pekiştirdiği gerçekçiliğiyle olayları farkına varmadan kavramamızı, kitaba bağımlı kalmamızı sağlıyor.
Ay Sarayı, Auster’ın okuduğum ikinci romanı ve ikisinde de karşılaştığım ana özelliklerin yalnızlık ve sessiz düşüncelerin olmasının yanı sıra bir diğerinin de ucu belirsiz sonlar olduğunu söylemek istiyorum. Okuyacağım romanın açık sonlara varacağını söyleseler, o kitaba karşı ister istemez soğukluk duyacağımı açıkça belirtebilirim. Ancak karakterlerin eriştikleri insani nokta, varılan sonsuzluk ve tamamlamışlık hissini duymak, sizde, ulaşılabilecek en iyi noktaya, en güzel sona vardığınız hissini uyandıracaktır.

Ay Sarayı, kesinlikle menüsüne göz atılması, içindekilerin tadına bakılması gereken muhteşem bir diyar!

6 yorum:

  1. Merhaba,
    Çevirisi nasıl peki?

    YanıtlaSil
  2. Ya ne güzel bir yazı olmuş böyle, Auster yazmadığıma üzüldüm okuyunca. Özellikle benzetmelerine bayıldım. :)

    @Spell: Seçkin Selvi'nin Auster çevirileri güzeldir.:)

    YanıtlaSil
  3. Merhaba,
    Teşekkür ederim yorumlarınız için. Auster'ın öteki kitaplarını da okursam hakkında daha yazacağım gibi görünüyor :)
    Çeviri için olumlu yazabilirim sanırım. Rahatsızlık vermiyor ve sıkmıyordu. Seçkin Selvi'nin diğer çevirilerini okumadığım için genelleme yapamasam da Ay Sarayı çevirisi gayet iyiydi.

    YanıtlaSil
  4. ...Kapınıza gelip n’olduğunu anlamanıza izin vermeden size elindeki malı büyük bir ustalıkla satmayı başaran kurnaz bir satıcı gibi Auster da muazzam anlatımı,.......
    Bu nasıl yorumdur çok etkilendim...YAZI ODASINDA YOLCULUKLAR la başlasam iyi olacak sanırım.
    su325

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel bir anlatım, tebrik ederim. Bende "Ay Sarayı"nı okurken çok etkilendmiştim. Ama sizin yorumunuz da çok etkileyici olmuş.

    YanıtlaSil
  6. Merhaba,
    Ay Sarayı'nı okuyan biri için yorumumun etkileyici olmasına çok sevindim. Çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil